22:34 tarihinde HeroTurk
tarafından yazıldı.
Haremeynin (Mekke ve Medine‛nin) Hizmeti Kendisine Verildi, Kalkıp Gelsin!
Yavuz
Sultan Selim Han Hazretleri çoğu geceleri sabah namazına kadar kitap
okumakla geçirir.Hasan Can da pâdişâhın hizmetini görürdü. Zaman zaman
da ona okutup, kendileri dinlerlerdi. Bir gece Hasan Can uyuyakalır ve
pâdişâhın hizmetinde bulunamaz. Pâdişâha o gece rüyasında, Hasan isminde bir şahıs vasıtasıyla kendisine bir hizmetin görülmesinin tebliğ olunacağı haber verilir.
Sabah
namazı vaktinde uyanan Hasan Can namazını kıldıktan sonra, hemen
sultânın hizmetine koşar ve"Bu gece gaflet bastırdı hizmetinizden uzak
kaldım." diyerek özür diler. Bunun üzerine pâdişâh: "Öyleyse şimdi anlat
bakalım, bu gece nasıl bir rüya gördün?" diye sorar. Hasan Can "Rüya
görmedim." diye cevap verir. Pâdişâh: "Hayret doğrusu! Herhalde bir
şeyler görülmüştür. Benden gizleme!" diye ısrar eder fakat nafile.
Pâdişâh, başını sallayıp; "Tuhaf şey!" der. Hasan Can bu hâdiseye bir
mânâ veremez.
Topkapı Sarayı'nın kapıları, sabah güneş doğduğunda
açılır, akşam güneş batınca kapatılırdı. Kapılardan ve sarayın
emniyetinden mes'ul zamanın kapı ağası; Hasan Ağa isminde bir muhterem
zât idi. Bir ara Hasan Can, Hasan Ağa'nın odasında hazînedârbaşı,
kilercibaşı ile saray ağasını sohbet ederken, Kapı Ağası Hasan Ağa'yı
ise düşünceli, başını önüne eğmiş, gözü yaşlı oturuyorken bulur ve "Ağa
hazretleri, geçmiş olsun!" diye suâl edince, Ağa hâlini gizlemek ister.
Hazînedârbaşı; "Kardeş! Ağa bu gece bir rüya görmüş. Daha o rüyanın
te'sirindedir" der.
Hasan Can, Hasan Ağa'ya; "Allah rızâsı
için anlatın, Sultanımıza iyi bir hediye olur" diye ısrar eder. Hasan
Ağa ise; "Benim gibi yüzü kara günahkârın ne rüyası ola ki, pâdişâh
katında söylensin!" diye anlatmaktan çekinir. Hazînedârbaşı: "Niçin
söylemezsin? Daha önce bize anlattığında, pâdişâha anlatmak için memur
edildiğini söylemiştin ya! Gizlenmesi hıyanet olmaz mı?" deyince,
çaresiz Hasan Ağa, rüyasını anlatır:
"Bu gece rüyamda, bu eşiğinde
oturduğunuz kapıyı hızlı hızlı çaldılar. Ne var deyip kapıya koştum.
Baktım ki, kapı biraz aralanmış dışarısı görünüyor, fakat bir adam
sığacak kadar değildir. Aralıktan baktığımda gördüm ki, saray, başları
sarıklı, nûr yüzlü kimselerle dolu. Ellerinde bayraklar ve silâhlar ile
hazır vaziyetle duruyorlar. Kapı dibinde ise nûr yüzlü dört kişi
duruyor. Onların ellerinde de birer sancak var. Pâdişâhımızın sancağı,
kapıyı çalanın elinde. O zât, bana dedi ki: "Biz neye geldik, bilir
misiniz?" Ben de "Buyurun." dedim. Dedi ki: "O gördüğün kişiler,
Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) ashabıdır. Bizi dahi Resûl-i Ekrem
Efendimiz gönderip, Sultan Selîm Han'a selâm söyledi ve buyurdu ki:
"Haremeyn'in (Mekke ve Medine'nin) hizmeti kendisine verildi, kalkıp
gelsin. Gördüğün bu dört kimsenin birisi Ebû Bekr-i Sıddîk, diğeri
Ömerü'l-Fârûk ve bir diğeri de Osmân-ı Zinnûreyn (r.anhüm)dir. Ben de,
Ali bin Ebî Talibim. Bunu hemen varıp Selîm Han'a söyle!" dedi ve
gözümün önünden yok olup gittiler."
Hasan Can huzura girip:
"Pâdişâhım, rüyayı bu Hasan kulunuz görmedi ise de, bir başka Hasan
kulunuz görmüş. Emriniz olursa araz edeyim." diyerek, Kapı Ağası Hasan
Ağa'nın rüyasını aynen nakleder. Anlattıkça pâdişâhın mübarek yüzü
kızarır ve nihayet dayanamayıp, mübarek gözlerinden yaşlar boşanır. Rüya
tamamlanınca; "Ey Hasan Can! Sana demez miyiz ki biz, bir tarafa memur
olunmadıkça hareket etmeyiz. Ecdadımızdan her biri evliyalıktan nasibini
almışlardır. Her birinin nice kerametleri vardır. Ancak biz onlara
benzemedik." diyerek tevazu gösterir.
"
Haremeynin (Mekke ve Medine‛nin) Hizmeti Kendisine Verildi, Kalkıp Gelsin!
" yazısına yapılan yorumlar
: